ANALİZ 2 Sokratesin’in Savunması
- sinanakhan97
- 17 Tem 2024
- 4 dakikada okunur
Yazmakta bulunduğum ikinci analizimde sizlere felsefenin insan olgusundaki doktrinlerini net şekilde gözler önüne süreceğim. Peki bunu neden yapıyoruz çalışmamın başlarında olmamla beraber tüm olguları iktisadi bir potada eritip gerçek bir iktisadi analizde ve hesaplamalarda bulunacağım. Bunca dönem görmezden gelerek yapılan hesaplamadan optimal seviyelere çekemeyeceğimiz kanısındayım. Sokrates’in savunmasında klişeleşmiş bazı kesitleri paylaşmayacağım. Popüler kültürle beraber dönemsel revaçta olan sözlerden öte Sokrates’in erdemli oluşundan adalet savunuculuğuna kadar özümsemeye çalışacağız. Peki ya sonuç?
Sonuç böyle bir dünya için mi? Yoksa… Böyle bir düşünme prensibi kazandırmak mıydı?
İnsan toplumlarını derinlemesine incelersek ve kavraksak iktisadi bir reform düzenlenebilir. Bu siyasi veya hukuki bir reform olabilir. Biz eskiden bugüne nasıl bir yol seyrettik? Bilgelerimiz bize nasıl bir yol gösterdi? Biz hangi yaşamı sürdürüyoruz. Biz bir talepte bulunurken karşılığını nasıl ve nerede aradık? Felsefe kitabı olmasıyla beraber kapsayıcı olduğunu söylemem gereklidir sizlere. Hukukun adalet savunuculuğunu resmedildiği bir kitaptır. Normatiflik arayan hukuk-iktisat bilimi günümüz ve dünden çıkarılan normlar arasındaki insanın gerçek dengesini arıyor. Tüm huzursuzluğumuzu adım adım toparlarken hukukun bizlerin temeline dayandığını hatırlatmam gerekli sizlere. Hukuk adalet kavramının temelde vicdani ve dini bir duyguya dayanıp, temelde insanlarda mevcut olup devlet ve topluluklar yönetildikçe kurumsal bir yönetim haline geldiğini görmemiz gerekir. İşimize geldiği gibi yönetirsek çıkarlarımız veya menfaatlerimiz doğrultusunda bize büyük kayıplar getireceğini ortaya sermemiz adına bu kitabın analizini yapmak bulunmaktayım. Aksi taktirde doğru işlemeyen bir mekanizmada iktisadi bir yönetim başarısından da söz edemeyiz. İktisat bilimi eşittir para demek değildir. İktisat bilimi eşittir her şey demektir. Bu kadar kapsayıcı olması sonunda bu bilim nereye gidiyor diye gözünüzü korkutmasın. Biz önce birey üzerinde durduğumuz çalışmamızda hala neyin neredeyiz sorularını soruyoruz. Bu yüzden çok acele etmeden özümsemeli sorgulamalıyız. Bu bağlamda sorgulama denince aklımıza ilk gelen insanlardan biride Sokrates olsa gerek. Sokrates kitabın başlarında Euthyphron’un ikili diyaloğuyla sorgulama mekanizmamızı ve açılarını hatırlattı bizlere. Sokrates dinden çıkaran toplum düzenini bozan bir dinsiz olarak görünse de sokrates aslında çok iyi bir dindardı. Yönetim kamulaştırıldığından, sorgulayan bir dindar toplumda aykırı bir tehlike oluşturuyordu. Sokrates’in başarısının bana göre üç temel sırrı vardı. Düşünmesi erdemliliği ve bence salt gerçeğe olan inancıydı. Doğruya körü körüne inanan bir yapısı olmaması, ikili diyalog kurarak ve karşı tarafın düşüncesini önemseyerek özgürce ifade etmesini yeğler. Kitabın başında geçen ilk ikili diyalogda dinlerin ortak bir paydası olup olmadığını soruyordu Euthyphron’a. Doğruyu iyiyi ve güzeli yansıtan din, bazı durumlarda farklı dinlerde ve yönetilişte taban tabana tezatlıklar oluşturuyordu. Bu sorgulamalar sokrates’in dinsiz olduğu değil gerçek bir dindar olduğu gerçeğini önümüze seriyordu. Bilgeliğini kabul ettiği Euthyphron’un Adalet ve inanç kavramının güçlü bağını yansıtan böylelikle sorgularımıza boyut kazandıran bir Sokrates’in ısrarla sorduğu soruydu Euthyphron’a…
Adil olan her şey dine uygun mudur?
Dine uygun olan her şey adil olması gerekir mi?
Bu soruları ısrarla sormasına rağmen net bir cevap alamayan Sokrates bu kısmın sonunda net bir cevap vermişti. Bu cevabın içeriğinde inanışın akıldan uzak sorgulanmayacağı gerçekle özdeştirip manevi duyguya tabular kazandırmaması gerektiğini de öğretmişti tabi ki.
Neyin dine uygun olup neyin dine aykırı olduğunu bilmiyor olsan, bir tarım işçisi için yaşlı babanı cinayet işlemekle itham etmez, mahkemelerde süründürmezdin demesi bizlere adaletinde dininde içimizde kısmen mevcut olduğu vicdanımızın sesinin bizi doğru adrese götürdüğünden yana bir kaygısı yoktu. Sokrates’in tüm kaygısı bizim bunu ne kadar şuurlu bir şekilde ne bilgelikle yaptığımız meselesiydi.
Anlaşmazlıkların sonucunda bir kavga çıktığını bize ileri sürer Sokrates. Tanrılarında aralarında bu anlaşmazlık olmasa bu kavganın olmayacağını ileri sürerdi bizlere. Bizlere bu anlaşmazlıkları müthiş bir dille anlatıyordu. Tanrının kavramını değiştirerek bize aslında çok uzakta aramadan yeryüzünde kendimizden, insanlardan yola çıkarak varacağımızı da anımsatmıştır. Fakat bu düşünceleri ve toplum üstünde yayılışı siyasiler ve bazı bilge görünümlü insanlar tarafından çokta hoş karşılanmıyordu. Meletos’un Sokrates üzerine attığı iftira Sokrates’in dinsiz olduğuydu. Antik yunan bildiğiniz üzere gelişmiş demokratik bir kenttir. Yargıçlar ve belli bir kalabalık üzerinde Sokrates’in yaptığı savunma erdemliliğinden ve bağlı inancından hiçte uzak değildi. Bu düşüncelerini ve sorgulamalarını para veya kamuda bir yer edinme çabası değildi. Sokrates gerçekten halkını seven bir öğretmendi. Yaşamaya değil daha iyi yaşamaya önem vermeliyiz sözü de insana, halkına olan sevgisini bize göstermekte. Sokrates ölümün kimilerince bir rahatlığı sonsuz bir rüyaya dalmak olarak görmesine karşın bunu tezat bir bakışla da yansıtıyor. Bu durumu resmetmesi dünyaya gelme amacımızın ne olduğunu sorgulatır nitelikteydi. Yani dünyaya bir ot olarak gelip ot olarak gidiyorsak ölmemizin de yorumlamaları da bu endekste değişebilirdi. Bu şekilde tavrıyla iyi bir öğretici olduğunu bugün okullarda bize erdemli olmayı ve düşsel gücümüzün antrenmanı işte bu bilge adam ,Sokrates ,öğretmenimiz öğretmiştir.
Kriton Sokrates’e kaçma teklifi bulunmasını da geri çeviren Sokrates erdemliliği ve hukuk ve halka bağlılığıyla da gerçekten hepimizi etkiler nitelikte bir tavır sergiliyor. Ben kendi adıma bu kadar sabırlı olamayabilirdim. Kriton’un teklifini kabul edebilirdim doğrusu. Sokrates’in Atina kentinden ayrılmayışını da anlıyorum aslında. Atina diğer kentlere göre gelişmiş ve demokrasiyle yönetiliyordu. Demokrasinin olmadığı yerde sorgulamak zaten mümkün olmazdı. Sokrates öğrencileriyle geçirdiği son zamanlarında ruha ve sağduyu üzerinde de durmuştu. Bu duyuların insanı kendisini bulmasında iyi bir yol olduğunu düşündüğünü düşünmekteyim. Öğrencileriyle son bölümde felsefenin budaklanarak sorguların içerisinde sorguların türediğini göreceksiniz. Canlıların tekrardan ruh bulup bulamayacağından, felsefenin bedene mi yoksa ruha mı önem vermesine kadar derinlemesine bir sorgu mekanizmasına sokacaktır sizleri. Felsefesin kişiden kişiye değişebileceği gerçeğini göz önünde tutarak bu bölümü siz değerli okuyucularımın kendi mekanizmasında sorgulamasını isterim. Okuyucularımın dikkatini çekmek istediğim asıl taslağım şudur:
Siyasi ve iktisadi iyi yönetimlerde okurken ne kadar da haksız bir şekilde zehir verilerek öldürüldüğünü gözlemlesek de felsefe yapabilecek en iyi kentte yaşadığını da göz önünde bulundurmamız gerekli. Bu sorgu mekanizması için adaletin , sağduyunun, erdemli oluşun insanüstü olmaya bir kapı araladığıdır. Aksi taktirde insan toplulukları körelmeye ve yok olmaya doğru itilirler. Eğer bugün Sokrates’ten söz ediyorsak buna uygun bir yönetime teslim oluşudur. Bizler gelecek adına hangi zeminde hangi açıları ele alacağız? Alanlarınızla alakalı bu durumu boyutlandırabilirsiniz. Ve unutmayın ki en büyük dâhiler, filozoflar kendi bünyesinde bir felsefe barındırır. Sokrates’in gerçeğe olan inancı onun gerçek bir dindar olduğunu ve onca topluluğunda sözde dindar olduğunu resmetmiştir. Temelde karşılığını bulmadığımız tezatlıkların canımızı acıttığını gerçek hayatta asık suratla evlerimizde bulduğumuzu görüyoruz. Ölümü göze alan Sokrates erdemli duruşunu yok etmemiştir. Bizler ise 21. Yy da sadece doğru bir iktisadi yönetimin sorgulama ve yönetme konusunda refah arıyoruz. İnsanların ortak paydası olan yaşamak bir lütuf değildir bir haktır. Bu hakkı sizlere iktisadi reformlarda daha net resmedeceğim. Önceliğim bireyi toplumu ve hepimizi kapsayan iktisattan söz edeceğim. Birbirinden bağımsız veya zıtlık barındırmayan bir canlı veya düşüncenin totali bize kazandıramayacağını Sokrates’te buyurmuştur. Sizlerin de oturduğunuz yerden sizlere soracağım soruyu düşünmenizi isterim.
Bana bir problem söyleyin sorusu da cevabı da tek rakamla açıklanabilsin? Eğer tek cevabını varsa kessin olarak şunu söyleyebilirim. Kendinizi kandırıyor olmalısınız. Sağduyulu, erdemli ve gerçekçi olmaya davet ediyorum. İnsan olmadıkça doğru hesaplamalar yapmadıkça göz ardı ettiğimiz sürece problemler sadece şekil değiştirip tüccar elinde geri dönülmeyen bir hamura dönecektir. İkinci analizimin sonuna gelmiş bulunmaktayım.
Teşekkürler…
Sinan Akhan
Yorumlar